KASTABALA’DAN ESTETİK ÇAĞRIŞIMLAR
Kastabala, bugünkü Çukurova adıyla bilinen Kilikya ovasında kurulmuş Antik Roma kentidir. Kilikya, Güneybatı Anadolu, Ege, Kıbrıs, İç Anadolu, Kuzey Suriye ve Mezopotamya arasındaki bağlantıyı temsil eder. Pyramos (Ceyhan) ırmağı kenarında kurulmuş bu kent, Toros ve Amanos dağlarıyla çevrilidir. Kent, Kuzey Suriye ve Kilikya arasında kültürel bölgelerin kesişme noktasında kurularak kuzeyde birbirine bağlanan ticaret yollarının tam ortasında güney ve doğudan batıya, onu jeopolitik açıdan önemli kılacak konuma sahiptir. Kastabala’nın, Roma İmparatorluk Döneminde belirli bir güce sahip oluşu ve sonradan kültürel faktörlerle yerleşim modeli ve kentleşme adına önemli referanslar içerdiği görülmektedir. Kentsel gelişimi yüzyılları içerse de birçok faktörlerle birlikte sosyo-ekonomik fenomenler ve kültürel politikalarla önemli süreçleri yansıtmaktadır. Kentin Roma mimarlık unsurlarıyla dekore edilmesi, kente mimari açıdan estetik ve anıtsal bir görünüm kazandırmıştır.
Doğu Akdeniz’de, Ege kıyılarına kadar uzanan göç yolları üzerinde bulunan Kilikya çeşitli medeniyetlerin sanat anlayışına kaynaklık ederek kültürel çeşitliliği yoğun olan bir bölgedir. Geç Hititler Dönemindeki kentler ve sosyal amaçlı mimari yapılar işlevsel açıdan önemlidir. Bu yüzden Kastabala, Roma Döneminde önemli bir yerel yönetim konumundadır. Üzerindeki sanatsal oluşumlar da bütünlük içindedir. Akdeniz’in normal coğrafi şartlarını zorlayarak kendisini yeryüzünün en hareketli bölgesi konumuna sokmuştur. Akdeniz toprağının kültür yazgısını geçerli kılan durum onun deniz ve kara arasındaki sınırsız ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Kastaba antik kentinin en dikkat çeken, estetik değerleri korunmuş yapılarından biri de Kastabala Kalesi’dir. Bu kale Kilikya’da da yaygın olarak kullanılmış kalelerdendir. Kalenin kuzeybatı kesiminde bir grup kaya mezarı bulunmaktadır. Bireysel mezarlar ölenlerin sosyal statüsünü ve maddi zenginliklerini yansıtır. Bu bağlamda, Karia, Likya, Frigya ve Paphlagonia vb kaya mezarları örneklerinde olduğu gibi önemli bir konumda olduğu söylenebilir. Bu Ortaçağ kalesi, şuan üzerinde kartalların gözlerinden seyredilen Kilikya ovasına bakılan derinliğin mekânıdır. Bu kale üzerinden Çukurova’yı seyrettiğinizde uzamsal derinlik hisleri yaşamamız, kültürel imgelerin estetik çağrışımlarını yansıtmaktadır.
Kastabala’da, Roma Dönemi yapılarında kullanılan mimari öğelerde amfi tiyatro, hamam, kaya mezarları ve iki sütunlu cadde inşa edilmiştir. Yerleşim yerinin her taşında bulunan yazıtlar ve motifler günümüze uzanan bir hatırlatmayla durmaktadır. Anadolu’daki antik Roma tiyatrolarında olduğu gibi yarım daire biçimindeki ve basamaklı izleme yerleri akropolün doğu tarafına yaslanır. Amfi tiyatronun sahne bölümünde süsleme olarak, ağzı ve gözü açık olarak oyulmuş belli aralıklara dizilmiş kabartmalar yapılmıştır. Figürlerden birisi, (muhtemelen tragedya eseri) seyreylediği korkunç görüntülerden etkilenerek çığlığını sessizce duyurmaya çalışmaktadır. İçimizde yoğunlaşarak değerleriyle etkin sayılan öznelerin yansıtılması, uygarlıkların yaşadığı zamana ve coğrafyalardan yeniden ilham alınmasına bağlıdır. Geçmiş medeniyetlerin temel kültür kalıntılarında, geleceğe taşıyacağı estetik yapılara işlenmiş imgeler saklıdır.
Kastabala’nın görünümü, ardındaki özün yansıtılması, bölge insanının güncel yaşamla bütünleşmiş bireyleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bireyin içinde yer aldığı bölgenin kimlik yapısı, onun yaşam tarzına yön vermesi konusunda etkilidir. İnsan her zaman kendi ihtiyaçlarından dolayı, doğayı ele alış tarzını, kültür ve onun öğelerine olan yaklaşımı gene bu tarza dayalıdır. İnsanın çevre ve doğayla örülü bakış açılarının değişken olması, son derece yıkıcı olan hareketlerin yapıcı varışını da gerçekleştirebilir. Doğa görünümlerinin bizde bıraktığı, bize öğrettiği ve bize sonradan eklenen bilinç dinamiğiyle, yaşamın gerekliliğini, bölgeyi içsel duygularımızla birleştirme, özümlemeyle gerçekliğine dönüştürme şansına sahibiz. Bu gerçekliğin kendi yapısı ve insan duygusu arasındaki bağın zayıflaması ya da kopması, insanın kendi ürettiği imgelerin unutulması, günden güne devam etmektedir.
Kastabala’nın kültürel dokusu en azından kendine yeni bir tanım bulacak referansların, estetiğin özerkliğiyle kabul görecek doktrinlerin gerçek içeriklerine sahip olmuştur. Geleneksel bağlılığa dayalı değerler düzeninde nesnel beğeniyle biçimlenen estetik yansımalar arasında uzlaştırılabilir cevaplar aranmıştır. Soyut düşünceden payına düşeni alan mitolojik hikaye rejiminden arınmış bir paradigma, bilincin saklamak istediği gerçeğin suretleri gibi görünmektedir. Kastabala izlenimleri, estetiğin ihtimalleri içerisinde toplumsal beğeni biçimlerinin anlamlarında aranan gerçeklikle, nesnel bağlantıları ifade eden nedenler olmuştur. Buna dayanarak güzellik ve beğeni ölçütleri doğal beklentilere cevap veremeyen tartışmalı bir noktaya taşınmıştır.
Kastabala referanslı simgeler, entelektüel ve duygu yönüyle öngörülebilir heyecanlarla ilgilidir. Kastabala ve çevresinde kültür biçimlerinin özel biçimlere dönüşmesi, ruhsallığın başta oluştuğunu ve ruhsal uzamın yaşam içerisinde devamı nedeniyle ilgilidir. Bu kültür üstlendikleri rolleri yaşaması ve önemsetmesi bağlamında onların gizemselliğine özel anlamlar yüklenmektedir. Bu anlatımdan Kastabalaya hiç gitmemiş olan izleyenlere güçlü duygusal etkiler bırakabilir. Ozanlar, seyyahlar, âşıklar, falcılar, ve melekeler de buna dahildir.
Günümüzde küresel kültür ortamında estetik duygunun koşullar içerisinde çoğul anlamlar taşıdığı görülmektedir. Görünür ve görünmez arasındaki sınırları zorlayan ve yeni ifade edilebilir olanın uyumsuz parçalarını göreceli olarak tanımlıyoruz. Bu bağlamda uyumsuzluk aracılığıyla insanları yönlendirir nitelikte olan bilincin değişimlerini görüyoruz. İlgi çekici gücüne sahip olduğuna inandığımız bu anlamların değişkenliği ve diğerleri için günlük yaşam rutinleri, alışkanlıklar süreci, istisnalar, sürekli sorgulamalar ve değişim analizleri derin yansımaları bile yüzeyseldir. Bu, tamamen "monadic" (göçebe) hayat anlamına gelmez. İnsan olarak çevremizdeki insanlarla etkileşimin üzerimizde güçlü bir etkisi vardır. Bu yüzden insanın günlük estetik veya başka türlü daha fazla veya daha az olumlu ya da olumsuz olarak bağımsız doğası zamanla değişir. Bu değişiklik kısmen kasıtlı ve kontrollü değildir. Ama değişim sonunda, her gün oluşturan gündelik tavrı nesneleri, eylemleri ve olayları ile ilgisini özellikle vurgulamak gerekir.
Kastabala’nın ve onu çevreleyen coğrafyanın vazgeçilmeyen imgelerini, tözünden töresine tüm içselleriyle yansıtan Arkeolog Ülkü Türkoğlu’nun;
Ben Kilikya dolaylarında gezinen Pedaliza
Antik uygarlıkların soyundan gelenim
Tutarım geçmişin tozlarını elimde
Her bastığım toprağa acısını yayarım
Ben bereketli hilalin kendini bilmez kraliçesi
Nazlı nazlı salınan kuştan sorarım
Çekilecek tüm çileyi çektim
Hüküm uğruna bir diyardan bilinmez başka diyara gelin gittim
Tanrı’nın tutmadığı bu elin kaderini yazan benim.
şiiriyle yüzyıllar sonra tekrar yaşatılabilir. Tüm bu çağrışımların hepsi Kastabala kökenli estetik yansımaların önemini güncelleştirmek isteğiydi. Kültürel estetik bağlamında etkileyen olguları da içeriğinde taşıyordu.