Surgundeki Tanrılar/ THE.DERGI -Y.C.Ertosi
Küre - Sürgündeki Tanrılar ! ve Rönesans'dan bazı dostlarım
Küre – Düşsel seyahat tasarımda bir dost ziyareti Rusya’nın oralarda bir yer var, aklıma gelmedi şimdi ismi anlatayım belki sen bilirsin de söylersin bize. Rusya kuzey buz denizinden yengeç dönencesine açılan Bering boğazından dışarı çıkıyorsun sağında Anadirio solunda Alaska kalacak şekilde ilerle St.Lawrence’yi de geç Nunivak gelecek 10 derece sağa meyilli dümen al japonyanın tokyosuna doğru yelkenler fora. Kara görünmediyse biraz daha devam et böylece yelkenlerin ciğerlerini rüzgarla doldur son sürat hava bozmadan dalgasız gemide kaptan, durmadan devam et, al şimdi eline dürbünü hayır karşısı değil 45 derece sağına doğru çevir öyle bak ! Heh işte gördün mü ? tam karşında yarım yamalak bir ada “Kamçatka” sahile yanaş. “ Petropavlevsk Kamçatski “ işte tam buraya demir at. Burası benim için çok önemli bir ziyaretin yeri. Anlamadın değil mi halen “BUDALA “ burası benim en yakın dostum “Dostoyevski”nin kayalıklı ilhamın kimi zaman sığ kimi zaman dipsiz derin longazları. O beni tanımıyor ama ben onu tanıyorum kitaplardan bu tanışıklık ilk tanışmamız Budala eseri ile olmuştu 600’ü geçkin sayfanın sonunda dostum oldu. Son cümlesinde kullandığı kelimeydi beni etkileyen “Fantazya”. Puşkin, Alexamdre Dumas, Michelangelo’nun,Dante olmak üzere hepsiyle yakinen tanışıyorum hepsiyle. Dostum, Dostoyevski kadar olmasa da onların yeri de bende ayrı bir yerde hepsi benim değer verdiğiyim en yakın arkadaşlarım. Hava atmıyorum gerçekten hepsi arkadaşım. Dumas ile sadece siyah bir laleydi tanışmama vesile, Puşkin ile yüzbaşının kızı, Michelangelo ve Dante ile Rönesans döneminde bir şiir bahanesi ile tanıştık. Öyle ha deyince gidip tanışamıyorsun tabi bende arkadaşım Walter Pater sayesinde tanıştım. Hepsi çok mütevazi erdem yazarlar insanı. Meslektaş kelimesi çok hezim bir ifade olur böylesine derin ilhamların sırrına vakıf edilmiş kalemlerin ibaresi. Bu bir meslek olamayacak kadar kerameti kendine münhasır mütevazılıktan beslenen egoların kalem tutan elleri. Herkes öğretilen bir işi öyle yada böyle iyi yada kötü doğru yada yanlış şekilde dahi olsa yapabilecek bir kıvama gelebilecek iken hatta cahil bir insanı uzaya bile rahatlıkla gönderebilmenin kanıtı maymun astronot ? kesiti buna ispat iken herhalde diğer meslekleri insanların yapamayacaklarını düşünmek insanlığa saygısızlık olurdu diye düşünüyorum. Evet bir meslek olamaz dedik yazarlık, böyle yazdık ama yanlış anlaşılsın diye değil. Kendini beğenmişlik beğenilecek bir şey zaten değil. Yazar olamaz herkes derken “Yazar” olamaz dedim yazamaz demedim. Herkes yazabilir yazdığı için yazar diye hitap edilebilir. Bunu en iyi Metin Hara bilir. Bu ve bunun gibi yazan arkadaşlar yazarlığa sıradanlık etkisi yaratacak birer tokat izidir aslında. Sahte yazarlar, bana 3. Yüzyılda “Sürgündeki Tanrıları” anımsatır. Zamanın popüler olan sahte tanrıların zamanı gelince nasıl zelil ve pespaye bir hale düştüğünü durun kısa bir cüme ile anlatayım; Kendilerini, daha önce büyük kargaşa ve ayaklanma döneminde , Titanlar’ın Orcus’un nezaretinden kurtulup, Pelion’u Ossa’da kazığa oturtarak Olimpos’u istila ettikleri ilkel çağlarda olduğu gibi, şimdi yine aynı üstesinden gelinmesi kolay olmayan güçlükler içerisinde bulunmuştu Talihsiz Tanrılar ! O zaman zillet içerisinde kaçmak zorunda kalan sahte tanrılar olarak ifşa olduğundan kimi keşkül bir çanak tutan dilenci kılığında kimi çoban kıyafeti giydi üzerine ve Mısıra sığındı. Tanrıların dilenci olup Tanrıya el açması işte bu mukaddes bir adres. Sahte olan her şeyin sonu sahte olamayacak kadar gerçek bir hazindir. Hicazın duyulmayan makamıdır. Sahte olan elbet bir gün elde kalır, kalıcı değildir olamaz zaten kalıcı olmak kalabildiğin kadar ölçüye sahip bir zaman sürecidir. Ağırlığın kadar kalıcısındır senden ağırı gelince matematiksel olarak seni kaldırır kendisi oturur. Sonuna geldim cümlelerimin devam etmek isterdim ama “Eugenie Grandet” romanı yazarı BALZAC ile randevum var "Vadideki Zambak" ta onunla tanışıcam. Kendisini dostum “Dostoyevski”nin bahsinde duydum çok met edince bir hayli tanımak istedim.