GÖSTERİ SANATLARINDA IŞIKLAMA TASARIMI 4

          Adolphe Appia (1862-1928):

          İsviçre'li, Kuramcı ve Sahne Tasarımcısıdır. Çağdaş ışıklamanın kuramlarını ortaya koymuş, sahneyi bir zaman ve uzam süreci olarak tanımlayarak ışığın ön planda olduğu, sahne-ışık tasarımları çizerek uygulamaya çalışmıştır.

          Yola çıkış kaynağını, Wagner'ın "Sentetik Hareket Tiyatrosu"  düşüncesinde bulmuştur.

          Wagner: İlerinin tiyatrosu bütün sanat dallarının birleşimi ile varolacak bir estetik bütündür derken; Appia da sahne görüntüsünü oyuncunun sahne üstündeki devinimini temel alarak yorumluyordu.

          Uygulamada müzik disipliniyle denetlenen oyuncunun hareketlerindeki, yer ve zaman kavramı ilişkisini de saptayan Appia, "Sanatı göstermek yerine nasıl yaşayabiliriz ? " düşün-cesinden yola çıkarak kurallarını genişletti.

          1895 de Paris’te yayınlanan “Wagner’in Oyunlarının Sahnelenmesi” adlı yazısında, o güne değin kullanılan iki boyutlu kulis sistemi uygulamasından vazgeçilerek stilize edilmiş üç boyutlu hacimsel sahneyi getirir. Bu uygulaması modern sahne tasarımının doğuşu olarak kabul edilmiştir.

          Appia, sahnede plastik dekor anlayışından yanaydı. Boyalı panoların kullanılmasından hoşlanmıyordu. O “Sahne boşluğu, ışıklama yoluyla boyutlarını kazanmalıdır” savındaydı. Boyalı panolarla yapılan dekorlar, iki boyutlu olarak ortaya çıkıyordu, üç boyutlu sahne düzeni için ışıklama tasarımına gereksinim vardı. Ayrıca, sahneyi bir zaman ve uzam süreci içinde ele aldığı için de uygulamalarında ışık tasarımlarının ön planda olmasına çalışmıştır. O, ışıklamanın sınırsız bir yolda kullanılmasının taraftarıydı..

          Appia, sahnedeki oyuncu gövdesinin artistik bir yolda  gösterilmesi için asal iki ögeyi belirlemiştir. Bunlardan ilki, plastik görünümü uygun dekorlarla uyumlu bir duruma getiren ışıklama tasarımı, diğeri oyuncunun uyumlu hareketidir.

          Böylece, oyuncunun hareketi ışıklama tasarımı içinde bir anlam kazanmış olacak, ışıklamada sahne uygulamasında hareketin bir parçası haline gelecekti. O, ”Sahnedeki Dramatik Aksiyonu Ortaya Çıkaran Karakterler” dir der. Karakter olmadan aksiyon olmaz, o halde sahneye oyun  koymada asal öge oyuncudur. Biz oyuna onu görmeye gideriz, farklı duyguları onunla algılarız, bunun için tiyatro seyrederiz. Sahnede de oyuncunun niteliğine aykırı olan her şey kaldırılmalıdır. Bir orman sahnesi ele alındığında, ormanın içindeki olayların, ormanın kendisinden daha önemli olduğu savındaydı. Bu savdan yola çıkarak, sahnede bir orman göstermek için orman yapılmayacak, aksine ormanın içinde geçen olaylar, karakterlerin içinde bulundukları durum anlatılmaya çalışılacaktı. Burada gösterilecek olan dramatik aksiyon resimle değil, oyuncunun bedeniyle gösterilir. Amaç ölü bir resmin yerine yaşayan bir oyuncunun gösterilmesidir. Appia burada orman illüzyonunun yaratılması değil, orman atmosferi içindeki insanı yaratmak düşüncesindeydi. Ona göre sahne illüzyonu oyuncunun yaşayan varlığıdır. Yaptığı tüm uygulamalarda, bu düşüncesinin ışığı altında, insan varlığını (oyuncu), sahne estetiğini ve üç boyutluluğu (ışıklama tasarımı) gözeterek çağdaş bir tasarımcı olmuştur.          

            Cem Duygulu’nun Devlet Tiyatroları iç eğitim dizisinde çıkan “Adolphe Appia’nın Sahne Plastiğine ve Işıklamasına getirdiği yenilikler” adlı yayınının ışık bölümünde bahsedildiği gibi: Appia sahnede olanların izleyici tarafından görülmesini sağla­maktan başka görevi olmayan çağının sahne ışıklamasına tümden karşı çıkmıştır .

            Gelenekleşmiş sahne düzenine egemen olan öğe boyalı panodur. Işığın görevi, boyalı pano üstündeki resimleri görünür kılmaktır. Oysa ışık ile boyalı pano birbirlerini zenginleştire-ceğine birbirlerini yok ederler.Boyalı panolar üstündeki resim-lerin içerdiği ışık-gölge oyunlarını bozmadan ve yeterince yansıtabilmek için -ki bu olanaksız­dır- düz, yayvan, hacimsiz bir aydınlamadan yararlanılmaktadır . Bu ışıklama biçimi, hem oyuncunun üç-boyutlu hacimsel varlığıyla çeliş­mekte, hem de, zorunlu olarak, dekorun görülmemesi gereken yerlerini aydınlatmaktadır. Dramatik aksiyonun yansıtılmasında temel taşlardan biri olan ışıklama, bu edilgen göreviyle, resmin hizmetinde ikincil bir öğe durumuna gelmiştir, Ayrıca ışık ile diğer öğeler arasında hiç bir düzen bağıntısı yoktur,

            Appia'nın düşlediği ışıklama bir gölgeler oyunudur. Değişken yoğunluğu, rengi ve akıcılığıyla duyarlığımız üstünde etkin bir gölgeler oyunu. Şöyle diyor Appia: "Gölge yoksa ışık yoktur, çünkü ışık iyi görmek için değildir. Baykuşlar için gündüz, gecedir, 'iyi gör­mek' yalnızca biz izleyiciler içindir „ Şu halde ışık, anlatımıyla ken­dini ortaya koymaktadır". Appia bu bağlamda ışığın mekanı yorumla­yıcıyla müziğin metni yorumlayışı arasında bir koşutluk görür: "Par­tisyonda müzik ne ise, gösteri düzeninde ışık odur: işaretin karşısın­da yer alan anlatımcı bir öğe"

            Appia " tiyatrolarımızın hilkat garibesi" dediği ramp ışıklarına karşı çıkar. Aydınlatma amacını güden "yaygın ışığa" (lumiere diffuse) karşı değildir elbet. Ancak duygudan yoksun bu aydınlatma biçi­mine, gölgeler oluşturan, mekanı ve oyuncuyu vurgulayan, dramatik ak­siyonu kuvvetlendiren "etkin ışığı" (lumiere active) ekler. Diğer bir deyişle, birincisi genel aydınlatma, ikincisi özel aydınlatmadır,

            Appia'nın ışıklama estetiğine getirdiği yenilikler dört noktada toplanabilir :

            1. Oyuncunun ve sahne mekânının plastik gerçeğini ortaya çıkar­mak .

            2. Atmosfer yaratmak. La Musigue at la Misa en Scene'de önerdi­ği bir kaç ağaç gövdesiyle oluşturulan orman imgesini kuran ışıktır. Appia ışığın akıcılığını, müziğin dramatik gelişimi içindeki akıcılığını eş görür.

            3. Işık-gölge; oyunlarıyla mekan yaratmak-dekor oluşturmak: Işığın anlatımcı niteliği resmin gösterici niteliğinin yerini alır. Sahneye düşürülen gölgeler doğrudan yapılan aydınlat­madan daha etkin bir rol oynayabilir. Böylece projeksiyonun dekoru yaratmak, tamamlamak, ya da değiştirmek için kullanılabileceğine ilk dikkat çeken Appia olmaktadır.

            4. Kişiler arasındaki ilişkileri, duygusal yakınlıkları ya da uzaklıkları vurgulamak.  Böylece ışık oyununun yorumunda yer almaktadır

          Appia, Lohengrin için kullandığı scenario decoratif deyimine koşut olacak biçimde scenario lumineux diye bir deyim kullanmamıştır. Ancak ışıklama üstüne yazdıkları böyle; bir deyimi doğrulayacak nite­liktedir.

İzleme 212
Etiketler : kuramsal

Gönderiye yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir! Giriş Yap