PSİKOLOJİ YÖNETİMİ BÖLÜM 2
Bölüm 2
•Transaksiyonel Analiz Kuramı’nın ilk ortaya çıktığı zamanlarda Berne, insanları dinlerken ve onlara bakarken, insanların gözlerinin önünde değiştiklerini gözlemlemiştir. Bu tümden bir değişimdir.
•Kelime dağarcığı, yüz ifadeleri, el hareketleri, duruş ve bedensel işlevler eş zamanlı bir şekilde değişmektedir. Bu değişimler sonucunda yüz kızarmakta, kalp hızlı çarpmakta ya da nefes alımı hızlanmaktadır.
•Bu tür ani değişimleri her insanda gözleyebiliriz. Değişimleri yaşayan insanlar kemik ve kas yapısı, deri ve giysiler anlamında tamamen aynı kişilerdir. Peki içeride değişen nedir? Değişim nereden başlayıp, nereye kadar gitmektedir?
•Ebeveyn:
•Ebeveyn, insanın kabaca ilk beş yılı olarak kabul ettiğimiz erken yaşlarda sorgulanmadan kabul edilen, dayatılmış dış olayların beyindeki kayıtlarının muazzam bir koleksiyonudur.
•İnsanın sosyal doğumundan önce, toplumun talebi doğrultusunda evi terk edip okula gitmeden önceki dönemidir.
•Ebeveyn adı, en anlamlı kayıtların insanın gerçek ebeveynlerini veya ebeveyn vekillerini model alarak bu bildirileri ondan edindiği düşünülürse, bu veriler için en betimleyici isimdir.
•Ebeveyn kayıtları veri olarak içselleştirilir ve düzenlenip kurgulanmadan/yorumlanmadan, doğrudan ‘kaydedilir’.
•Küçük çocuğun durumu, bağımlılığı ve kelimelerle anlam yaratabilme becerisinden yoksun oluşu çocuk için, düzeltme yapmak, açıklamak veya değişiklik yapmayı olanaksız hale getirir.
•Bu nedenle eğer anne-baba saldırgan ve sürekli olarak birbirleriyle kavga ediyorsa, bir kavga çocuk tarafından, hayatta kalabilmek için bağımlı olduğu iki insanın birbirini yok etmek üzere olduğu algısı ile dehşet/ terör olarak kayda girecektir. Çocuk algılayacak bilgi ve deneyim birikimine sahip olmadığından bu kayda kavgaların nedenini veya gereklilik boyutunu eklemek mümkün değildir.
•Ebeveyn’de çocuğun anne-babasından yaşamı boyunca gördüğü ve duyduğu tüm uyarılar, kurallar ve kanunlar kaydedilir.
•Burada dikkat çekici nokta, bu kuralların mantıklı etiğin ışığında iyi ya da kötü olması değil, tümüyle Çocuk için güvenlik kaynağından geldiği gibi kaydedilmesidir.
•Çocuk’un yaşamında, kural koyanın kurallarına uymanın ve kural koyanı hoşnut etmenin hayati olduğu dönemlerde, kurallara uyulması isteği çocuğa yöneltilen dayatmalardır.
•Çocukluk dönemindeki bu kayıt kesindir. İnsan bunları silemez. Bu kayıtlar hayat boyunca yeniden oynatılmaya hazırdır.
•Yeniden oynatılma tüm hayat üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Aileden başlayarak, yaşam boyunca gerekli insanlardan oluşan gruptan gelen ve insanın ayakta kalmasının temel zorunluluklarından oluşan hacimli bir grup halinde, katı bir şekilde içselleştirilir.
•Çocuk:
•Dış olaylar ebeveyn dediğimiz veri bankasına kaydolurken aynı anda bir başka kayıt daha yapılmaktadır. Çocuğun görüp duyduğu şeylere verdiği yanıtlardan oluşan iç olayların kaydı yapılmaktadır.
•Özne orijinal durumun kendisinde yarattığı duygunun aynısını yaşamaktadır ve o anda deneyimine yaptığı yorumun, doğru ya da yanlış olduğunun farkındadır. Bu nedenle anımsanan hatıralar geçmiş olay ya da sahnelerin tam fotografik ya da fonografik röprodüksiyonları değil, kişinin gördüğü, duyduğu, hissettiği ve anladıklarının yeniden oluşturulması/röprodüksiyonlarıdır.
•Görülen, duyulan, hissedilen ve anlaşılan veriyi çocuk olarak adlandırıyoruz. Küçük çocuğun yaşamının ilk deneyimlerinde sözcük dağarcığı olmadığı için tepkilerinin çoğu duygulardır.
•Çocuk duygusaldır, aldığı uyaranların nedenlerini anlayacak bilgi ve deneyim birikimine, sorgulayacak kelime dağarcığına sahip değildir. Aldığı ters bir tepki sadece kendi hakkında olumsuz veri elde etmesine neden olur.
•Hayal kırıklıklarıyla dolu öğrenme sürecinin en yaygın ürünü olumsuz duygulardır.
•Bu duyguları temel alan çocuk kısa sürede ‘BEN OK DEĞİLİM’ sonucuna varır.
•Bu sonuç ve bu sonuca yol açan mutsuz duyguların sürekli olarak deneyimlenmesi ve varılan sonucun onaylanması, beyinde kalıcı bir kayıt oluşturur ve silinmez. Bu kalıcı kayıt çocuk olmanın tortusudur.
Ok olmama durumunu yaratan ebeveynin niyeti değil, çocuk olma durumudur.
•Ebeveynde olduğu gibi; transaksiyonların herhangi bir anında Çocuk durumuna da geçebiliriz. Yaşamımızda çocuklukta olanları yeniden yaratabilecek birçok şey olabilir ve bize o anda hissettiklerimizi bugün de hissettirebilir.
•Sıklıkla kendimizi olanaksız seçeneklerle dolu, köşeye sıkışmış durumlarda bulabiliriz: durum ya böyledir ya da biz durumu öyle görürüz. Bu durum ‘Çocuk’un oltaya gelmesi’ durumu olarak adlandırılır.
•Çocuk’ta aynı zamanda engin bir olumlu veri denizi de bulunmaktadır. Yaratıcılık, merak, keşif ve öğrenme arzusu, deneyimlemek, dokunmak ve hissetme dürtüsü ilk keşiflerin yaşattığı tüm o saf duygular da Çocuk’ta yer almaktadır.
•Yetişkin:
•Onuncu aydan itibaren çocuk, hareket edebilmenin gücünü deneyimler. Nesneleri idare edebilir ve kendini hareketsizliğin hapishanesinden kurtararak özgürleşebilir.
•On aylık çocuk, kendi bilinci ile ve kendine has düşüncesinin bir ürünü olan bir şeyler yapabildiğini keşfeder. Bu kendini gerçekleştirme deneyimleri Yetişkin’in başlangıcıdır.
•Yetişkin becerisi, çocuğun Ebeveyn’deki ‘öğrenilmiş yaşam kavramı’ ve Çocuk’undaki ‘hissedilen yaşam kavramının’ dışında kendi becerisi ile öğrenebileceği hayata dair kendi bulacaklarıdır.
•Yetişkin veri toplayıp işlemden geçirerek yaşam hakkında ‘düşünülen kavramlar’ geliştirir.
•Yetişkin’in önemli bir işlevi; Ebeveyn’deki veriyi incelemek, doğru olup olmadığına ve bugüne uygun olup olmadığına, uygulanıp uygulanmayacağına bakmak ve sonra kabul veya reddetmektir.
•Amaç Ebeveyn ve Çocuk’tan kurtulmak değil, bu veri bankalarını incelemek için özgür olmaktır.
•Yetişkin’in Ebeveyn verisini test etmesi erken bir yaşta başlayabilir. Eğer Ebeveyn komutlarının temelinde gerçeklik varsa, çocuk kendi Yetişkin’i aracılığıyla bütünlüğü idrak eder, bir bütün olma duygusunu hisseder.
•Test ettiği şeyler teste tabi kalır. Deney yaptığı ve incelediği veriler giderek inanabileceği ‘sabitler’ haline gelir. Bulguları, ilk zamanlarda ona öğretilenler ile desteklenmeye başlar.