Sevgi Teorisi, Menfaat Paradigması
Sevgi Teorisi,Menfaat Paradigması -Yiğit Caner Ertosi Sevgi Kuramı Çöküş -Yiğit Caner Ertosi / Aslında dünya iyi insanların hatırına falan dönmez. Kötüler günah biriktirsin ahirette günlerini görsün falan buda değil, evet ahiret hayatında herkes hak ettiğini alacak ona şüphe yok ama dünyanın dönmesinin bununla bir alakası yok. Gerçekten sevenler, çıkarsız sevenler, menfaatsiz bir sevgi isteyenler, bunlarda yalan böyle bir şey yok. Çünkü sevgi yahut sevgili dediğiniz sıfat, profil, karşı cins, hem cins, adam, kadın, karı, koca, kardeş , arkadaş adı her neyse işte sende… Bunun oluşum tabanı merkezi noktası tamamen çıkar ve menfaat güdümlüdür. Farzı misal sevdiğim dediğin kadın yahut adamın nesini seviyorsun hiç sordun mu kendine ? Bir insan bir evcil hayvanı bile koşulsuz sevemez. Hiç kimse ama hiç bir iyi kalpli melek fıtratına yakın olanlar bile bir köpeği sabah öğle akşam dışkısını yapsın diye gezintiye çıkaracak kadar karşılıksız atan kalp atışlarına sahip bir kalbe sahip değil. O köpeği neden besliyorsun hiç sordun mu, bunu kendine ? Evet aynen öyle, sevgisizliğini doyurmak, yada yalnızlığını gidermek, belki de komik yanları sana göre mizah yani gülümsemene neden onun şapşal davranışları. İnsan kardeşine evinde bir oda açmıyor iken, yemeğini çayını önüne getirmekten aciz iken, bir hayvana neden gönüllü bir hizmetkarlık hizmeti versin ki ? Soruyorum sana neden ? Ya da sevdiğim adam, kadın demiştik değil mi ? Evet sen sormadıysan ben soruyorum sana, neyini seviyorsun onun ? Nedir yani onda sevilecek sevdiğim demek için gereklilik nedenin nedir ? Sen güzel bir kadının bir cüceyi sevdiğini aşık olduğunu gördün mü ? Yahut tamam hadi sen başkasın diyelim öyle olsun tamam hadi senin dediğin olsun…. Sen dış görünüşe önem veren biri değilsin, senin için kalbi yani iç güzelliği önemli. Peki neden kalbi önemli senin için, kötü kalpli olsa ne değişir ? Çok şey değişir değil mi. Kalbi kötü olan bir kimse kendi kalbinden şikayet etmezken sen şikayetçi olabiliyorsun, çünkü o kalp senin işine göre değil, sana yaramaz. Çünkü sana iyi bir kalp lazım, seni iyi bir şekilde sevsin, sana istediğin sevgi ve şefkati verebilsin. Sana sevildiğini hissettirsin sana saygı göstersin, seni önemsesin, seni sevsin, değerli hissettirsin, kötü gününde yanında olsun, hastalıkta refakatçın , dar günde dostun, çocuklarına baba , sana koca, yahut güzel bir sofra kuran hanımın olsun, gömleğini ütüleyip askıya asan, çocuklarına bakan bir anne değil mi aradığın, güzel yemekler yapan lezzetli eller değil mi istediğimiz ? Uzatmak istemiyorum yani hepimiz bir beklenti içinde değil miyiz ? Birbirimizden beklediklerimizin karşılığında beklentiyi karşıladığımıza inandığımız hususta seveceğimiz adaylarımıza aday olmaları fırsatını tanımıyor muyuz ? Belli kriterlere dahil değil mi, arkadaşlarımız , dostlarımız, aile bağlarımız, çevremiz, kendimize evlatlarımıza yakıştırdıklarımız. ? Oturacağımız ev hatta komşularımızı bile maddi konumumuza göre seçmiyor muyuz ? Kızımızı evleneceği adama verirken ilk baktığımız şey maddesel seçenekler değil mi ? Tabi bunlar bence de elde olmadan elzem olan eşleme gereksinimleri olması gerekli mi.? Bence gerekli. Olmaz başka türlüsü düşünülemez zaten. Ama bundan sonrası için bence kimsenin birbirini sevdiği kuramsalı da gerçek olgusunda düşünülemez. Bu bırakın bir kuram değeri taşımasını, bir teori bile sayılamaz. Aksine sevginin kişisel bir psikolojik kandırmaca olduğu akabinde bizlerin birbirimizi değil birbirimizde arayıp bulduklarımızı sevdiğimiz kısas salt gerçeğine bizi kavuşturur. Sevgi adına bu bir paradigmadır aslında. Bizler bizde bulduklarımızı bile değil bulmak istediğimizi bulursak birbirimizi sevdiğimizi iddia edebilecek kadar çıkarcı ve menfaatçi bir anatomiye sahip canlılarız. Ve kendimizi inandırmışız bir sarılmadır gidiyor, utanmadan 8 milyar nüfusa sahip insanoğlu kalabalığı hala sarılmaktan söz ediyor. Sarılarak çoğalamaz'sın, yahut delikanlı jargonunda sözü geçen adamların bir sözü var ya, “ Delikanlı adam sevdiği kadına dokunmaz” dokunmadan sevebilen var mı gerçekten ? Dünya üzerinde bir tane örnek var mı buna.? Finalde dokunmayacak mısın, evlenince mi delikanlıya dokunma serbestliğine kavuşacaksın, resmi evlilik dediğin yasa 90 yıldan ibaret bir getiri. İnsanlık ise 195.000 yıl öncesinden gelen bir geçmiş kesit. Ne yani son 90 yıldan ibaret mi bu delikanlılık. Vesaire daha bir çok enstantane aynaya bak ve kendine doğruyu söyle, onun gücünü sevdim de, bunun karizmasını, şunun fiziğini, tenini, parasını, arabasını, ailesini, zekasını, sadakatını, kaslarını, kalçalarını, basenlerini, göğüslerini, dudaklarını, gözlerini, hanımlığını, aptallığını en azından karşındakine diyemiyorsan bunu kendine söyle. Kendine söylemen zaten gerçeğe erişmene yeterli olacak, bunu kendine söyleyince, kendinin sevilmediğini göreceksin ve karşındakine ister istemez soracaksın; “Benim neyimi seviyorsun sen ?” diye… Tıpkı benim sizleri, siz değerli okurlarımızı sevdiğim gerçeğim gibi; Yazmam için okuyan birilerine ihtiyaç duymamdan ötürü okurlarımı sevdiğim gerçeği gibi… Sizi yoksa neden nasıl ne diye sevebilirim ki. ? Sevgilerimle…. Ertoşi
Etiketler :
yiğitcanerertoşi