Truva Antik Kenti
Homeros’un ünlü destanlarının biri olan İlyada bu kent çevresinde on yıl süren savaşları konu edinir, ikinci destan Odysseia kahramanlarından birinin dönüş yolculuğunu işler. Homeros’un destanlarına konu olması nedeniyle büyük ilgi çeken Troya, ilk kez Alman Heinrich Schliemann tarafından kazıldı. Homeros’un anlattığı Troya’daki Kral Priamos’un hazinelerini bulmak amacım güden bu kazıya 1870′ te başlandı. Schliemann, bulduğu altın eserlerin Priamos’a ait hazine, yangın tabakasının da Troya Savaşı’nın izleri olduğunu sandı.
1882’deki kazılara Wilhelm Dörpfeld adlı bir mimar katılınca, kazılar bilimsel bir kimliğe büründü. Yapılan araştırmalar sonunda 9 değişik yapı katı saptandı. 1932-1938 arasında, Carl W. Blegen başkanlığında bir ABD heyeti Troya’yı yeniden kazdı ve daha önemli tabakalar doğrulandı. Arkeoloji tarihinde çeşitli açılardan büyük önem taşıyan Trova’yı incelemek için, kültür katlarını aşağıdan yukarıya doğru tek tek ele almak gerekir.
Troya I (İÖ 3200/3000-2500): Üst üste 10 kattan oluşur. Deniz düzeyinden 26 metre yükseklikteki bir tepenin üzerinde yer alır. Çevresini, günümüze iyi korunmuş bir biçimde ulaşan bir duvar çeviriyordu. Evlerin temelleri taştan, üst bölümleri ise kerpiçten yapılmadır. Evlerin planı, o dönemin Ege dünyasında sıkça kullanılan megarondur. Ele geçen buluntulardan, Troya I halkının bakır aletlerin yanı sıra taştan yapılma silah ve aletleri kullandıkları görülür. Bunların yanı sıra kemik ve pişmiş topraktan yapılma araç-gereçler de bulunmuştur. Troya I, Erken Bronz Çağı’na giren bir yerleşmedir. İzlerden anlaşıldığına göre büyük bir yıkımla son bulmuştur.
evfikiye köyü yakınlarındaki antik kentin ziyaretçilerini tahta bir at ile Truva’yı tanıtan levhalar karşılıyor. Truva’ya gelen hemen herkes tahta atın içine girip fotoğraf çektiriyor. Tahta atın yanındaki panoları izleyip, kent surları arasından geçerek antik kenti dolaşmaya başlanıyor. Eğer Truva hakkında bilgi sahibi değilseniz, göreceklerinizden memnun kalmayabilirsiniz. Çünkü bu görkemli kentte bulunan eserler Dünyanın elliden fazla müzesine dağılmış durumda. Ortada birkaç duvar dışında görülecek bir şey yok gibi.