YEME BOZUKLUKLARI NEDENLERİ VE TEDAVİ PLANLAMASI

Yeme bozuklukları günümüzde yaygın olarak yaş grubu ayrımı yapılmaksızın görülen bir psikolojik bozukluk türüdür. Uzun süredir var olmalarına rağmen bunlardan etkilenen bireylerin sayısındaki oran ruh sağlığı uzmanlarının başat bir kaygısıdır. Ve aynı zamanda bu bozukluktan etkilenen oranların cinsiyet dağılımlarına bakıldığında etkilenen grubun büyük bir çoğunluğu kadınları oluşturmaktadır. Üç birincil yeme bozukluğu, anoreksiya nevroza, bulumiya nevroza ve kompulsif aşırı yemedir. Her üçü de yaşamı tehdit eder nitelikte sağlık sorunları yaratan ciddi bozukluklardır. Burada bedenin sosyolojisine ve sağlık perspektifine bakıldığında birçok sebepten kaynaklandığı görülür. Burada şüphesiz yeme bozukluklarında en önemli  katkı payına sahip olan “ideal kadın“, “zayıf kadın ideali“ medya ve kültürel unsurlar yeme bozukluklarında hem yoğunluğun kadınlarda daha fazla olduğunu bizlere ortaya koyuyor hem de yaratılan idealin arkasındaki boyutları bizlere gözler önüne seriyor. Pek çok modern öncesi toplumda, ideal kadın bedeni aslında "balıketli" denilen ölçüye göre şekillenmişti. Zayıf olmak hiçbir şekilde arzu edilmezdi. Çünkü zayıflık yiyecek olmaması ve dolayısıyla yoksullukla ilişkilendirilirdi. “Zayıf” olanın toplumsal konumu düşüktü ve bu nedenle zayıf olmak istenen bir şey değildi. Zayıf kadın ideali, 19.yy. sonu orta sınıf grupları arasından ortaya çıkmışsa da kadınlar için genelleşirilmiş bir ideal haline gelmesi 20.yy’da gerçekleşmiştir. Kadın güzelliğinin Batılı görüntüleri kitle iletişim araçlarıyla dünyaya yayıldıkça, bununla ilişkili hastalık da aynı şekilde yaygınlaştı. Ve böylece yeme bozukluklarının artışının dünyada modern yaşam tarzlarının yayılması sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Yeme bozukluklarının hızla artması, sağlımız konusundaki toplumsal etmenlerin etkisini eve taşımaktadır. Beden sosyolojisi olarak bilinen alan, toplumsal etkilerin bedenlerimiz üzerinde yarattığı sonuçların ortaya çıkma biçimlerini incelemektedir. İnsanlar olarak hepimizin fiziksel bir bedeni vardır. Fakat bu bedenin varlığı toplumsal inşacı yaklaşımı benimsemektedir. Bedenlerimiz toplumsal deneyimlerimizden, ait olduğumuz grupların kurallarından ve değerlerinden derin bir biçimde etkilenmekte ve şekillenmektedir. Yeme bozukluklarının artan yaygınlığı, gıda üretiminin küreselleşmesiyle doğrudan çakışmaktadır. Gelelim hepimizin aşina olduğu  yeme bozukluklarını yakından tanımaya.

ANOREKSİYA NEVROZA

Anoreksiya nevrozadaki kişiler iştah kaybı yaşamazlar. Bu zamana kadar açlık hissederler; fakat sadece yemezler. Anoreksiya nevroza gönüllü olarak aç kalmak vasıtasıyla aşırı incelik peşinde olmak ile karakterize edilen bir bozukluktur. Bu bozukluğun öncelikle baskın özellikleri arasında “aşırı zayıflık”, kilo almaya ya da şişman olmaya ilişkin aşırı korku, anoreksiklerin kendilerini aşırı kilolu olarak görmeleri itibariyle çarpılmış beden imgesi yer alır. Anoreksikler çok ince olduklarını kabul etmeyi reddederler. Yanlış bir şekilde aşırı ince bedenin mükemmel olduğu kanaatindedirler. Kilo kaybederken sağlıkları bozulur ve giderek artan bir şekilde depresyona girmeye eğilimli hale gelirler.

BULUMİYA NEVROZA

Fiziksel bir açlıkla değil duygusal bir üzüntü ile tetiklenir. Yemeğin kontrolsüzce ve hızlı tüketimidir. Ve en çok görünen yönü kendi kendine kusmadır. Bazıları aşırı kilolu ya da aşırı zayıf olsalar da bulumiklerin çoğu normal vücut ağırlığı ortalaması içindedirler. Ergenlikte obezite, bazı bulumiklerde bu bozukluğun gelişmesinde payı olan önemli bir etken olabilir. Alkole ve diğer maddelere bağımlılık bulumiklerin arasında oldukça yaygındır. Çünkü bir kişinin alkole ya da diğer maddelere bağımlı olmasına yol açan dinamikler, bir insanın bulumik olmasına neden bileşenlerle aynıdır. Madde bağımlılığını tedavi etmek bulumiyayı tedavi etmekten daha kolay olabilir. Çünkü madde bağımlısı alkol ya da uyuşturucu kullanımından bütünüyle uzak durabilse de bir bulumik hayatta kalmak için yemek yemeyi sürdürmeye ihtiyaç duyar. Bulumiya nevroza aile ve arkadaş çevresi tarafından keşfedilmeden yıllarca devam edebilir. Bununla birlikte fiziksel komplikasyonlar gelişmeye başlar.

Hem anoreksikler hem bulumikler ciddi sağlık sorunları yaşarlar. Yağ sentezi ve birikimi yaşamda kalmak için gereklidir. Yağ seviyeleri düştükçe vücut karbonhidratları (şeker) kullanmak zorunda kalır. Şeker arzı azaltıldığında, uyuşukluğa, tembelliğe, kötümserliğe, depresyona, sersemliğe  ve tükenmişliğe yol açan vücut metabolizması düşmesi gerçekleşir.

 KOMPULSİF AŞIRI YEME VE OBEZİTE

Kompulsif aşırı yeme, hiçbir beslenme gerekçesi olmaksızın aşırı derecede yiyecek tüketmeye yönelik karşı konulmaz bir dürtüdür.  Çoğu durumda kompulsif aşırı yeme, ailevi, psikolojik, kültürel ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonuna verilen tepkidir.

YEME BOZUKLUKLARI TEDAVİSİ

Beslenme bozuklukları karmaşık ve ciddi olduklarından profesyonel müdahaleye genelde ihtiyaç duyulur. Bir beslenme bozukluğunun tedavisinde genellikle bu üç hedef bulunur: (1)yeme bozukluğunun gelişimine yol açan psiko-sosyal ve ailevi sorunların çözümü. (2) açlıktan, ziyafet-arınma döngülerinden ya da obez olmaktan kaynaklanan tıbbi sorunların çözümü. (3) normal vücut ağırlığının ve sağlıklı yeme davranışının yeniden tesis edilmesi. Müracaatçılar yatılı ya da ayakta tedavi edilebilir. Yeme bozukluğu olan birinin hastaneye yatırılması bazen gerekli olabilir. Anoreksiklerde, makul bir ayakta tedavi süresinden sonra kilo kaybı devam ediyor ya da kilo alımı gerçekleşmiyorsa yatılı tedavi düşünülür. Bireysel psikoterapi yeme bozukluğu olan insanların kapsayıcı tedavisinde pratik olarak göze çarpan bir rol oynar. Bireysel tedavinin amaçları arasında sağlıklı yeme örüntülerinin tesis edilmesi, özsaygının arttırılması, kişinin kendi yaşamı üzerinde denetim kurması ve kendini güçlü hissetmesi, suçluluk ve depresyon gibi  olumsuz ve istenmeyen duyguların çözümü, grup tedavileri ve beslenme danışmanlığı da yer alır.

Sonuç olarak bir bozukluğun, problemin çözüm ve tedavi kısmının olmadığı düşünülmemelidir. Görülen bozuklukluların erken teşhisi ve tedavisi bu kısımda elzemdir. Ama öncesinde bu tarz sorunlarla karşılaşmamak adına yarattığımız “ben” imajına takılı kalmadan, çevresel uyaranların etkisinde olmadan bir hayat idame etmeliyiz. İnsanlar mükemmel bir sistemin içerisinde var olur ve son bulurlar hayatın akışında müdahalelerin olmadığı, çevresel uyaranların ve tepkilerin bizleri etkilemesini minimalize eden bir döngüde bulunmak gerekir. Bu hayatta hiçbir ideal görünüm kendi olduğumuz “ben” profilinden daha güzel değildir. Kendinizi sevin ve çok iyi bakın. Sevgilerle…

İzleme 369

Gönderiye yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir! Giriş Yap