Akademik Enflasyon

Enflasyon yalnızca ülke ekonomilerinde olmuyor. Çünkü akademik enflasyon denilen bir olgu var. Sektörden sektöre farklılık gösterse de mezun bireyler kendilerine uygun bir pozisyon için iş aramaya koyulduklarında karşılaştıkları birçok sorun var. O sorunun kaynağı ise aslında akademinin enflasyon değeridir. Geride kalan sürecin bize gösterdiklerine bakıldığında ise sorunun ne olduğu apaçık belirginlik gösterir.

“Alaylılık ve Mekteplilik”

Günümüzde birçok kişi için diploma artık bir kâğıt parçasından öte bir şey olarak sayılmıyor. Yaklaşık on beş yıldır alaylı kesimin birçok sektörde var olması sonrası sorunsal olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir durumda yetkinlik öne çıkan ilk faktör oluyor ve birçok sektörde artık alaylı ile mektepli ayrımı var. Ki alaylılık bu bağlamda, iş hayatında bazı sektörlere bağlı olarak, belirli bir süre geçirdikten sonra iyi bir konuma eren biri için bulunmaz bir nimet. Fakat bu durum her iki taraf için taraftarlık içeriyor olsa da iki uç birbiriyle yarışıyor mu?

Her gün yenisi açılan üniversiteler, her yıl yüzbinlerce öğrenciye kucak açar. Diplomaların sayısı yükselse de bu süreç sonucunda, mezun olan bireylerin sayısı da elbette artar. Bu artış, sektöre yeni giren bireyler için, aynı ücret ve yetkinlik gereken işlere talebin yükselmesine neden olur. Talebin artması da başvuru koşullarını yani istenen nitelikleri yükseltir. Bir bakarsınız üç kişinin yapacağı işi bir kişi yapar olmuş. Bu durum süregelen bir şekilde devam eder. Artan diploma sayısı da akademinin enflasyon değerini artıran unsur olur.

Birçok sektörde olduğu gibi, medya sektöründe de çeşitli şekilde işe yerleşmeler var. Beş yıl ya da daha fazla zaman sonra yapılan projeler, görev alınan şirketler, elde edinilmiş başarımlar bireyin kendi sektöründe öne çıkmasını sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında farklı bir arz talep dengesi oluşur. Mekteplilik değil, alaylılık daha önem arz ediyor gibi duruyor. Sebepleri arasında gösterilecekler arasında ise gerçekleştirilen projeler, yapılan çalışmalar, elde edinilmiş kazanımlar oluyor.

“Kompleksler”

Sektörü elinde bulunduranlar ise çeşitli komplekslere sahip. Alay ve mektep arasındaki bu çekişmenin sonucunda ise her ikisi de kendilerine bir taraf seçmek durumunda kalırken, işverenler de bu durumda üçüncü bir taraf olmamak için özveri gösteriyor gibi durmuyor. Yakın bir gelecekte, diplomanın öneminin kalmayacağı bir dünya inşa edilmiş olacağı konuşuluyor. Haksız da değiller. Çünkü okullarda verilen eğitimle sektörde kazanılan deneyim birbiri arasında çok fark içeriyor.

Aradaki bu uçurum derinleştikçe, diplomanın yerini yetkinlik alacak gibi duruyor ama diploma odaklı bir eğitim anlayışının iflasına çoktandır şahit oluyoruz. Öyleyse birçok üniversite mezununun işsizlik sıralamasının tepesinde bayrak sallamasının nasıl bir açıklaması olabilir? İşverenlerin tutumları mı, mekteplilerin zaman kaybı mı, yoksa mesleki kazanımlar açısından eğitim anlayışının kusurlu olması mı? Nitekim burada bir durmak, soluklanmak ve düşünmek gerekiyor.

Açık ara okullarda mesleki kazanımlar yetersiz. Bu da işverenlerin seçimlerinde belirleyici bir rol oynuyor. Öte yandan yabancı dil eğitimlerinin de istisnalar haricinde bir kazanım sağladığı görülmüyor. Bir dil okulunun, 2018 yılında dünya genelinde seksen sekiz ülke arasında yaptığı İngilizce Yeterlilik Göstergesi listesini yayımladığı araştırmada, Türkiye kendisine seksen sekiz ülke arasında yetmiş üçüncü sırada yer bulabilmişti. Dolasıyla bu durum aslında temel problemlerimizden birini de ön plana çıkarıyor. Türkiye’de üniversitelerde yabancı dil eğitimi formaliteden veriliyor gibi duruyor.

Maddi veya manevi yönden bireyleri tatmin eden bir anlayış olmadan memnuniyetin sağlanması mümkün değil. Çünkü gelecekte daha çok şahit olacağız ama şu an bile bireyin hangi üniversiteden mezun olduğundan çok ne gibi yetkinliklere sahip olduğu soruluyor. Bu da yeni mezunların bireysel kazanımlarını artırılmadığında amaçsız kalıyor. Her ilde üniversitenin olması bir lüks gibi görünse de dünyadaki rakipleriyle veya kendi geçmişleriyle kıyaslamak belki de en zararlı şeydir. Çünkü yetkinlik çağın gereksinimleri arasında yer bulmaya başlamışken, diplomanın kara düzeni yıktığı bir toplumun yaratılması çok uzak bir gelecekte değildir.

 Milliyet Gazetesi, 5 Aralık 2020

İzleme 308
Etiketler : güney güneyan

Gönderiye yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir! Giriş Yap