Havacılıkta İletişim Sorunu

Uçak kazaları, günümüzde istenmese de yaşanan ve yaşanmaya devam eden olaylardır. Son 20 yıl içinde tüm dünyada uçak kazalarının çoğundaki ana nedenin insan faktörlerinden, özellikle de kişiler arası iletişimle ilgili faktörlerden kaynaklandığı görülmektedir. Havacılık güvenliği açısından iletişim oldukça kritik bir konudur. İletişim, her türlü insan etkileşiminde kritik bir konu olarak kabul edilmektedir.

ASRS (Aviation Safety Reporting System)’de belirtilen verilere göre havacılık kazalarının en yaygın nedeni iletişim eksikliğidir. Havacılıkta uçuş faaliyetlerini emniyetli bir şekilde yürütebilmek için insan kaynaklı hataların en az indirilmesi gerekmektedir. Havacılık alanında meydana gelen herhangi bir iletişim problemi büyük felaketlere yol açabileceği için bu alanda verilen eğitimlerin büyük öneme sahip olduğu söylenebilir. Eğitimlerin sürekli ve standart olması da aynı derecede önemli olabilmektedir.

Havacılık güvenliği açısından iletişimin kritik önemini gösteren pek çok kaza mevcuttur. Bunun en belirgin örneği Tenerife kazasıdır. 27 Mart 1977 tarihinde Tenerife Kanarya Adaları’nda Hollanda-KLM Havayolları’na ait Boeing 747 tipi uçağın pilotu sisle kaplı bir pistte motorunu çalıştırmış ve kuleye şöyle seslenmiştir: “We are now at take-off.” İşte bu kelimeler 583 kişinin kötü kaderini belirleyen son kelimeler olmuştur. Kule kontrolörü pilotun bu kelimelerini şu şekilde yorumlamıştır: “We are at our take-off position and holding”. Yani uçağın kalkış için piste çıkmadan önceki pozisyonda beklemede olduğunu zanneder. Hâlbuki uçak kalkış için piste girmiştir ve koşturmaya başlamıştır. Kule kontrolörü yoğun sis nedeniyle uçakların pozisyonlarını net olarak görememektedir. Bu nedenle pist üzerinde taksi yapmakta olan Pan American uçağının pilotunu uyarmaz, çünkü her şey yolunda zanneder. Pan American uçağının ekibi kendilerine doğru gelen ışığı fark ederler ama bir şeyler yapmak için artık çok geçtir. KLM ekibinin karşılarında Pan American uçağını gördüklerinde ise yine çok geçtir. KLM son anda kalkmayı dener ama çok fazla yakıt aldığından başaramaz. Pan American ekibi tüm gücüyle sola dönmeye çalışır ancak bu da çarpışmayı önlemez ve KLM uçağı, Pan American uçağının kokpitinin bittiği noktadan sağ tarafa çarpar.

Yaşanan pek çok kaza ve olayda, bilgi paylaşımı problemleriyle birlikte ortaya çıkan beklentinin, havacılık emniyeti üzerindeki etkisi açık bir şekilde görülmektedir. Söyleneni değil, duymak istediğini duymak havacılık sektöründe çalışanlar için çok çeşitli problemler oluşturmaktadır. İnsanlar herhangi bir şeye odaklandıklarında karşı taraftan ne duyarsa duysun kendi odaklandığı şeyi yapmaya çalışabilir. Bu da havacılık gibi emniyetin son derece önemli olduğu bir alanda çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Örneğin; Miami Uluslararası Havaalanı’na yapılan bir yaklaşma sırasında, uçuş ekibinin çözmesi gereken ve uçağın burun iniş takımlarında meydana gelen bir ışık problemi vardır. Aynı zamanda uçak olması gerekenden daha hızlı bir şekilde alçalmaktadır ama uçuş ekibi bu ikinci problemin farkında değildir. İkinci problemin farkında olan hava trafik kontrolörü ise uçuş ekibinden bunu kontrol etmelerini ister ve şu şekilde sorar: “Orada her şey yolunda mı?”. Pilotlar kontrolörün burun iniş takımındaki ışık probleminden bahsettiğini sanırlar ve “Tamam (Okay), dönüş yapıp geleceğiz” diye cevaplarlar. Kontrolör buradaki “Okay” kelimesini duyar ve bunu hemen alçalma problemiyle ilişkilendirir ve her şeyin yolunda gittiğini zanneder. Ne yazık ki uçak 30 saniye sonra Everglades Bölgesi’ne düşer.

Havacılıkta bakım hizmetleri de karmaşık ve zorlu bir süreçtir. İletişim ve takım çalışması gerektiren uçak bakım faaliyetleri, uçuş ekibinin görevini emniyetli ve kazasız bir şekilde yerine getirmesiyle amacına ulaşır. Riskleri tanımlamak ve yönetmek çok basit bir iş değildir. Yazılı iletişimin çok kullanılmasının nedeni, kalıcı bir delil niteliğinde, bağlayıcı ve güvenlik sağlayıcı olmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle uçak bakımında yazılı iletişimler son derece önemli bir yer tutmaktadır. Bakım ve kontrollerin gerçekleştirilmesinde bakım el kitapları ve servis bültenler hayati önem taşıyan yazılı iletişimlerdir.

Bakım ve kontrolün gerçekleştirilmesinde bakım el kitapları ve servis bültenlerinde yapılacak hatalar veya eksiklikler bakım emniyeti açısından son derece kritik olabilmektedir. Örneğin, 21 Mayıs 1997’de, Sky West Hava Yollarının Embrader-120 uçağı havalanışının ardından sağ motorunda çıkan yangın nedeniyle yakın olan  askeri bir alana acil iniş yapmak zorunda kalmıştır.Bu olaydan sonra yapılan incelemelerde aynı tip 50 uçak kontrol edilmiş ve toplam 2 motorda daha ateşleme bağlantılarının doğru takılmadığı belirlenmiştir. Bu durumun bakım el kitaplarındaki açıklama ve resimlerin yetersizliğinden kaynaklandığı ortaya çıkmıştır.

İletişim sorunları özelikle birden fazla kişinin çalışmak zorunda olduğu bakım işlemlerinde çok sık yaşanmaktadır. Araştırmalar sözlü iletişimin ancak % 30’nun algılandığını kanıtlamıştır. Akılda kalanlar genelde ilk ve son söylenenler olmaktadır. Bu nedenle en önemli fikirler en önce söylenmeli ve sözün sonunda bir daha tekrarlanmalıdır. 1989 yılında Malezya Kuala Lumpur Havaalanı’na yaklaşmakta olan uçağın pilotu kule ile iletişime geçer. Kule kontrolörü uçağa uçuş irtifası “Two Four Zero Zero” yani 2400’e alçalmanın serbest olduğunu bildirir. Pilot bu alçalma iznini alır ve şöyle tekrar eder: “Okay, Four Zero Zero (400)”. Kule kontrolörünün ana dili İngilizce olmadığı için bu yanlış geri bildirimi yakalayamaz ve uçak alçalması gereken 2400 feet yerine 400 feet’e alçalmaya başlar ve 481 feet’deyken bir dağın zirvesine çarpar.

Havacılıkta emniyet ve hataların yönetilebilmesi için tehlikelerin ve risklerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu tanımlamaya ve belirlemelere göre ne kadar ve hangi risklerin alınabilirliği, ne kadarının yok edilebileceği belirlenmelidir. Uçuş ve yer emniyetinin amacı uçak kazalarına sebebiyet veren tehlikeleri en aza indirerek emniyeti artırmaktır.

Havacılıkta ortak bir dil kullanma zorunluluğu sağladığı pek çok kolaylık yanında bazı iletişim sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Bilindiği üzere havacılığın ortak dili İngilizce’dir. Özellikle ana dili İngilizce olmayan pilot ve kontrolörlerin anlaşılır bir biçimde iletişim kurması zaman zaman mümkün olamadığı verilen örneklerde görülmüştür. Ana dili İngilizce olmayan havacılık personeli yavaş konuşma, duyduğunu değil duymak istediğini anlama ve kullanılan terimlerin dışına çıkma gibi iletişim problemlerine sebep olabilecek davranışlarda bulunabilmektedir. Bu konuda İngilizce eğitimi önem kazanmaktadır. Havacılık eğitimi veren kurumlarda eğitimlere özellikle havacılık İngilizcesi olarak yoğunlaşılması önem arz etmektedir.

Etkili ve doğru iletişim havacılıkta emniyetli bir ortamın sağlanabilmesi için oldukça kritik bir öneme sahiptir. İş veya normal yaşantımızda, iletişim kurmak unutulan bir eylem haline geldi. İnsanoğlunun en iyi yapması gereken şey artık ustalık gerektirir oldu. Ne anlatmak istiyoruz? Karşımızdaki ne anlıyor? Etkili iletişim kurmanın en temel amacı bu iki sorunun cevabını birbirine çok yakın hale getirmeye çalışmaktır.

 İletişim; doğru kullanıldığında her kapıyı açan bir anahtar gibidir.

Kaynaklar:

-https://asrs.arc.nasa.gov/

-https://www.nytimes.com/1977/03/28/archives/long-island-weekly-550-feared-killed-on-two-747s-in-canary-islands.html

-https://aviation-safety.net/database/record.php?id=19970521-0

İzleme 436

Gönderiye yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir! Giriş Yap