Toplumsal Birikim ve Bilinç

Hayata gözlerimizi ilk açtığımız andan itibaren çevremizi, dünyamızı, bizi biz yapan etkenleri ve pek daha fazlasını algılarız. Bu algılar bize bir zaman sonra külfet olmaya başlar. Küçük ya da büyük olması farketmeksizin birçok sorunla karşı karşıya geldiğimizde ise bilincimizin bir ürünü olan hayatı yaşadığımızı farkederiz. Bu olgu “hayat” adı altında benliğimize yapışıp kalır. Gerek dün gerek ise bugün ve hatta belki de yarın geçmişteki yaşantımızı, bugün yaptıklarımızı ve gelecekteki planlarımızı şekillendirir. Fakat toplumsal birikimlerimizi nasıl oluşuyor?

Toplumu anlama, bilincimizin yol haritasındaki ilk kesişim noktasıdır. Nitekim bilincimiz, en başta davranış, algı ve duygularla inşa edilir. Dinamiğindeki parçalarla bir bütünü oluşturmak da toplumu harekete geçirebilmek için de geleceği planlamakla başlayan bu olay, bireyin kendini var etmesine ön ayak olmaya değin uzayıp gidiyor. 

“Toplumsal Bilinç ve Toplum Dinamosu”

Türkiye toplumu, ekonomik ve sosyal düzeyi belirli bir noktaya erişen ve eskiden iç içe yaşamış birçok toplumu bünyesinde barındırıyor. Bu bilinç her ne kadar gelişirse, yaratacağı etki ve tepkilerden kendi değerlerine sahip çıkabileceği bir toplum kurulabilir. Bu da taviz verilmemesi gerekilen bir biinç çeşididir. Çünkü toplumun dinamosunu bu bilinç oluşturur. 

Politik bir yaklaşımdan uzak ve apolitize edilmiş bir düstur ile ortaya çıkabilir. Ve Türkiye toplumun buna bir hayli ihtiyacı olduğu açıkça görülür. Bir de gerçek vardır ki; bilincinde olmasak da bir parçası olduğumuz toplumsal bir bilince sahibiz. Fakat bir dualiteden doğan hareketle, bu dualitenin ve hatta çoklukların arasında teklik ihtiyacımız da vardır. Saplantı, bireysel bir kavram gibi görünse de değil. İnsan doğasında yer alan birçok dogmatik davranışta da bunu çok net görebiliriz. 

Gustave Le Bon, “Kitle önderleri her türlü temelden yoksun salt ve sade iddialarla, tekrar eden sözlerle ve zihinsel bulaşma mekanizmasının işlemesiyle, kitleye hükmederler. Kitleleri örgütleyen, inançları yaratan, kitlenin gözü, kulağı ve aktif iradesi olan liderlik durumu söz konusudur. Lider, tekrar sayesinde iddialarını yerleştirir. Kitlede bir düşünce akımı başlar ve hipnotik bir durum meydana gelir,” der. Haklıdır, çünkü kitleleri bir fikre kanalize etmek için kullanılacak en basit yol budur. Fakat haksızdır da, çünkü her ne kadar bir fikri ya da bir düşünce empoze edilmeye çalışılsa da toplumsal bilinç için bu süreç yaratılamaz. Bu bağlamda; toplumsal bir bilincin bilincinde olunsa dahi, dayatmaların kabul edilmesi yalnızca toplumun onay vermesiyle olabilmektedir. Toplumsal bilincin kabul görmesi de ancak toplumsal birikimlerimizle oluşarak kalıcı halini alır.

Milliyet Gazetesi, 19 Ocak 2020

İzleme 268
Etiketler : güney güneyan

Gönderiye yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir! Giriş Yap